Tüp Bebek Tedavisinde in vitro maturasyon

Tüp Bebek Tedavisinde in vitro maturasyon

Tüp Bebek Tedavisinde IVM, yani İn Vitro Maturasyon tekniği, yumurta hücrelerinin vücut içinde tam olgunlaşmadan vücut dışına alınması ve laboratuvar ortamında olgunlaştırılmasıdır

Tüp Bebek Tedavisinde İn Vitro Maturasyon

Günümüzde tüp bebek denemesinin başarı şansını arttırabilmek için fazla sayıda oosit (yumurta) elde etmek amaçlanmaktadır. Bu amaçla uygulanan kontrollü over hiperstimülasyonu (KOH) ile hormon preparatları kullanarak, normalde her adet döneminde 1 adet oosit gelişirken fazla sayıda oosit gelişmesini sağlanır.Kullanılan hormon preparatları özellikle polikistik over sendromu (PCOS) olan bazı hastalarda overyen hiperstimülasyon sendromuna (OHSS) neden olmakta ve klinik olarak karında sıvı toplanması, nefes darlığı gibi ciddi problemler görülebilmektedir.

İlaç enjeksiyonları uygulanmadan, olgunlaşmamış oositlerin (yumurtaların) toplanması sonrasında laboratuar ortamında olgunlaştırılması işlemine IVM (in vitro matürasyon) adı verilmektedir.

Bu yöntem ile hormon preparatlarının kullanımına bağlı

  • kilo alma,
  • karında şişlik,
  • göğüslerde gerginlik,
  • sinirlilik,
  • bulantı,
  • kusma

gibi istenmeyen yan etkiler görülmemektedir.

Maliyeti çok yüksek olan hormon preparatları kullanılmadığından tedavi daha ucuza mal olmaktadır.

IVM (in vitro matürasyon) uygulaması sonrasında uygulanan tüp bebek işlemi ile elde edilen ilk gebelik ve doğan canlı çocuk ise 1994 yılındadır. Bu çalışmaların en kritik bölümü oositlerin vücut içerisindeki olgunlaşmasını sağlayan faktörlerin laboratuvar koşullarında oluşturulmasıdır.

Rutin tüp bebek uygulamalarında hastalardan alınan oosit ve sperm hücreleri kültür sıvıları içerisinde birleştirilmekte ve embryolar yine bu sıvılar içerisinde büyütülmektedir.  Günümüzde rutin tüp bebek uygulamalarında kullanılan sıvıların içerikleri giderek daha iyi hale getirilmiş, laboratuar ortamında elde edilen kaliteli embryo sayıları artmış ve bu sayede gebelik oranları ortalama %50 lere getirilebilmiştir. Bu gelişmede aynı zamanda mikroenjeksiyon tekniklerindeki gelişmeler, genetik tanı yöntemlerinin rutin uygulamalar ile birleştirilmiş olması da rol oynamaktadır.

Unutulmamalıdır ki rutin tüp bebek uygulamalarında yalnızca hastalardan toplanan olgun oositler kullanılmaktadır. Bu yolla elde edilen embryolar laboratuarda olgunlaştırılmış oositlerden daha sağlıklı embryo gelişimine sahiptir.

IVM (in vitro matürasyon) işlemi rutin tüp bebek uygulamalarından daha farklı protokoller gerektirmektedir. Laboratuar ortamında oosit olgunlaşmasını sağlamak amacı ile embryo gelişimi için kullanılanlardan farklı kültür sıvılarının hazırlanması gerekmektedir.

Embryo gelişimi için kullanılan kültür sıvılarının kalitesi standardize edilmiş olup, IVM (in vitro matürasyon) için kullanılacak kültür sıvıları uygulamaların yapıldığı laboratuarlarda üretilmektedir. Kültür sıvılarının içeriği konusunda ise çalışmalar sürdürülmekte henüz belli bir standart saptanamamıştır.

Tüp bebek uygulamalarında bir başka standart uygulama ise oosit toplama işlemidir. IVM (in vitro matürasyon) uygulamalarında bu işlem oositlerin henüz olgunlaşmamış olduğu dönemde gerçekleştirildiğinden özel protokol ve beceri gerektirmektedir. IVM (in vitro matürasyon) uygulamalarındaki 10 senelik bu yavaş gelişim, gerek klinik gerekse teknik standardizasyon eksikliği uygulamaların kullanım alanını kısıtlamıştır.

Tüp bebek uygulamaları esnasında kullanılan ilaç fiyatlarının yüksek olması nedeni ile ilaç kullanılmadan yapılan ve yer yer “ilaçsız tüp bebek ” olarak vurgulananIVM (in vitro matürasyon), maddi yönden cazip gelmektedir.  
IVM (in vitro matürasyon) günümüzde özellikle bazı PCOS gurubu hastalar gibi hormon tedavisine vücudun aşırı reaksiyon gösterme riski olan hastalarda kinik kullanımda yerini bulmuştur.

PCOS vakaları tüp bebek vakalarında en yüksek gebe kalma şansı olan vaka guruplarının başında gelmektedir ve rutin tüp bebek uygulaması sonucu gebe kalma şansı %50-%60 civarındadır. IVM (in vitro matürasyon) uygulamalarında ise hastaların gebe kalma şansı tüm dünya genelinde %20 ile sınırlı kalmaktadır. Aynı gurup hastalarda başarı şansını yarı yarıya azaltmak pahasına IVM (in vitro matürasyon), bu tedavinin ancak ilaç tedavisine aşırı cevap verebilecek hastalarda kullanılmasını gerektirmektedir.


IVM (in vitro matürasyon) uygulamaları Türkiye’de ilk kez 1997 yılında uygulanmaya başlamış,  özellikle son 3 sene içerisinde ilgi odağı olmuş ve değişik merkezlerde yapılan çalışmalar sonucunda tedaviye uygun olarak seçilmiş hasta guruplarında başarılı sonuçlar elde edilmiştir. IVM (in vitro matürasyon) uygulaması sonrasında Türkiye’de ilk bebek  2000 yılında doğmuştur.

IVM (in vitro matürasyon) uygulamaları günümüzde kullanılan rutin tüp bebek tekniklerinin başarı oranını yakalayamamıştır. IVM (in vitro matürasyon) uygulamalarında kullanılan tekniğin gelişmesi, seçilecek doğru hasta gruplarının standardize edilmesi ile yeni bir ilerleme başlangıcı olabilir.

Kısırlık Tedavisinde IVM (İn-vitro Matürasyon)

Son zamanlardaki önemli bir yenilikte IVM (in vitro matürasyon), yani yumurtaların vücut dışında olgunlaştırılmasıdır.

Tüp bebek tedavisinin en önemli basamağı kadında yumurtaların geliştirilmesidir. 1 ay kadar süren bu tedavide günlük olarak iğne formunda ilaçlar kullanılır. Ayrıca 2-3 günde bir ultrason ve kan tahlili yapılarak yumurtaların gelişimi izlenir. Yeni geliştirilen IVM de bunların hiç birine gerek yoktur. Burada kadında var olan ancak henüz olgunlaşmamış yumurtalar toplanır ve bunlar laboratuvarlarda olgunlaştırılır. Bu yumurtalar daha sonra döllenerek normal tüp bebek işlemi gerçekleştirilir.

Bu yeni metodun birkaç avantajı vardır. En önemlisi kadınların ilaç kullanmasının gerekmemesi dolayısıyla buna bağlı tüm yan etkilerden korunulmuş olmasıdır. Diğer bir avantaj maliyetin gerek ilaç yönünden gerekse klinik yönünden azalması ayrıca tedavi süresinin kısalması ve hasta açısından kolaylaşmasıdır. Ancak bu yöntem sadece polikistik över hastalarında kullanılabilmektedir. Yeni yöntemin bazı dezavantajları da vardır, istenilen kalitede yumurtanın her zaman elde edilemeyişi veya gebelik oranlarının bir miktar düşük olması bunlardan ilk akla gelenlerdir.

Yorum ekle